-
BEDENSEL ENGELLİLER DESTEK EĞİTİMİ (FTR)
BEDENSEL ENGELLİLER DESTEK EĞİTİMİ (FTR)
Türkiye ve dünyada Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon alanında kullanılan yeni ve güncel tedavi yaklaşımlarını yakından takip ederek ,alanında deneyimli Fizyoterapist kadromuzla öğrencilerimizin rehabilitasyon sürecine katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Amacımız; kurumumuz çatısı altında rehabilitasyon hizmetlerinden faydalanan tüm öğrencilerimizin maksimum bağımsızlık düzeyine en kısa zamanda ulaştırmaktır. Kurumumuz Fizyoterapi departmanında uyguladığımız bazı yöntemler şunlardır; Bobath Yaklaşımı Genel Fizyoterapi Teknikleri Duyusal Entegrasyon Kinesiotape Uzay Terapi (UGL) PROGRAMIN İÇERİĞİ: BEDENSEL ENGELLİ BİREYLER DESTEK EĞİTİM PROGRAMI Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla istenilen yönde değişim oluşturma sürecidir. Bireyin ihtiyaçlarının karşılanmasında birincil etken bireyin gereksinimi olan eğitimin sağlanabilmesidir. Bedensel engelli bireylerin genel özelliklerinin çok geniş bir yelpazede çeşitlilik göstermesi, yaşam kalitelerinin arttırılması ve belli bir düzeyde tutulması gereğinden hareketle Bedensel Engelli Bireyler Destek Eğitim Programına duyulan ihtiyacın önemi ortaya çıkmaktadır. Bedensel engelli bireylerin var olan kaba ve ince motor becerilerini artırmak, belirli bir düzeyde tutmak ve kullandığı tüm ortopedik araç ve gereçlerden en iyi şekilde yararlanmalarını sağlamak için eğitimin desenlenmesi gerekmektedir. Bedensel Engelli Bireyler Destek Eğitim Programı, özel eğitim hizmetleri kapsamında destek eğitim kurumlarına devam eden bedensel (spastik ve ortopedik) yetersizliği olan bireylerin verilen özel eğitim hizmetinden etkili bir biçimde ve en üst düzeyde yararlanmalarını sağlamak amacıyla ülkemizde bedensel yetersizliği olan bireylerin gelişim özellikleri dikkate alınarak aşağıda belirtilen ilgili mevzuat hükümlerine dayanılarak hazırlanmıştır. ÖZÜR GRUBUNUN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ Doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası dönemde herhangi bir nedene bağlı olarak iskelet (kemik), kas ve sinir sistemindeki bozukluklar sonucu, bedensel yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybeden, toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük yaşamdaki gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan, bu nedenlerle korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiye bedensel özürlü; bu duruma yol açan durumlara ise bedensel özür denir. Bedensel özürleri nedeni ile sağlıklı kişilerden farklılaşan ve eğitim hizmetlerinden gereğince yararlanamayan bu bireylerde bilişsel, psiko sosyal ve duyusal gereksinimlerin yanı sıra hareket ve fonksiyonel yeteneklerin geliştirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Çeşitli nedenlerle kaba ve ince motor gelişim becerileri olumsuz yönde etkilenmiş bu kişilerin kendilerinden beklenen fonksiyonel hareket ve becerileri yerine getirmeleri değişik derecelerde kısıtlanmıştır. Bu duruma yol açabilecek ve sıklıkla karşılaşılan nedenler aşağıda kısaca tanımlanmıştır. 1.Serebral Palsi: SP (CP) şeklinde kısaltılmış olan bu hastalık grubu, gelişmekte olan beynin (gebeliğin başlangıcından ikinci yaşın sonuna dek) değişik nedenlerle zarar görmesi sonucu ortaya çıkan duyu, algı ve hareket bozukluğudur. Ortaya çıkan klinik tablonun ağırlığı, beynin zedelenme derecesine, hasarın yerine ve bireyin yaşına bağlıdır. Oluşan tablo ilerleyici değildir. Bu tablonun vücudun tamamını etkileyen şekli tetraparezi (kuadriparezi), daha çok bacakların etkilendiği şekli diparezi (dipleji), vücudun bir yarısının etkilenmesi hemiparezi, tek kol veya tek bacak etkilenmesi monoparezi olarak adlandırılır. Bu durum farklı şekillerde kendisini gösterir. a. Spastik Tip: Kasın istem dışı sertliğini ifade eden bu durum; hareketlerin yavaşlamasına, harekette kontrol güçlüğüne ve çeşitli hareket kayıplarına sebep olur. b. Atetoit Tip: Hareket ve pozisyonlara bağlı olarak kaslar bazen sert bazen de gevşektir. Hareketler istemsiz, yavaş ve sürüncemelidir. c. Ataksik Tip: Duruş, denge bozuklukları, hareketlerde titreme ve koordinasyon bozuklukları ile karakterizedir. ç. Hipotonik Tip(Gevşek): Tüm vücut kaslarında yaygın gevşeklik söz konusudur. d. Karışık Tip: SP’nin farklı tiplerine ait özellikleri bir arada taşır. Çoğunlukla atetoid ve spastik tip birliktedir. 2. Merkezi Sinir Sistemini Etkileyen Dejeneratif, Metabolik ve Genetik Kökenli Hastalıklar:Motor gelişim geriliğine bağlı hareket ve fonksiyon kayıplarına yol açar. (Down sendromu, Subakut sklerozan panensefalit, Joubert sendromu, Rett sendromu, Prader-Willi sendromu, Williams sendromu vb.) 3. Mental Motor Retardasyon (MMR) (Mental Motor Gerilik): Zekâ, duyu, algı ve motor bozuklukların çeşitli oranlarda bir arada görüldüğü durumu ifade eden genel bir başlıktır. 4. Doğuştan Kol Felci (Brakial Pleksus Yaralanması): Doğum sırasında kola giden sinirlerin zedelenmesine bağlı olarak ortaya çıkan, hareket ve duyuyu etkileyen felç tablosudur. Tek taraflıdır. Etkilenen kolda tamamen bir felç tablosu olabileceği gibi ağırlıklı olarak elde ya da omuz çevresindeki kasların zayıflığı ile de seyredebilir. 5. Omurilik Kapanma Defektleri (Spina Bifida-Meningomyelosel): Omuriliğin ve omurilik sıvısının dışarıya doğru kese şeklinde fıtıklaştığı ve bacaklarda tek ya da çift taraflı değişen derecelerde felçlere neden olan bir hastalıktır. Bazı hastalarda beyin omurilik sıvısının dolaşımının beyin içinde kapalı kalması sonucu beyinde birikmesi ve buna bağlı başın büyüdüğü (hidrosefali) görülebilir. Hidrosefali beyin gelişimini ciddi olarak engelleyebilecek bir durumdur. 6. Doğuştan Kas Hastalıkları: İskelet kaslarının yapısındaki bozulma ve buna bağlı ilerleyici kas güçsüzlüğü ile seyreden, doğumdan itibaren ortaya çıkan bir grup hastalıktır. Kas güçsüzlüğünün yanı sıra eklem sertlikleri, şekil bozuklukları ve ilerleyici sakatlık meydana gelebilir. 7. Travmatik Nedenli Merkezi Sinir Sistemi Yaralanmaları: Çoğunlukla trafik kazası, yüksekten düşme, ateşli silah yaralanmaları gibi kazalar sonucunda oluşmakta ve sinir sisteminde geçici ya da kalıcı özre neden olmaktadır. 8. Süreğen Hastalıklardan Kaynaklanan Motor Gelişim Gerilikleri: Doğuştan ya da sonradan oluşabilen, yaşam boyu devam eden ve /veya ilerleyici, ince ve kaba motor gelişim becerilerinde yetersizlik ortaya çıkaran durumları tanımlar (epilepsi, osteogenesis imperfekta ).
-
ZİHİNSEL ENGELLİLER DESTEK EĞİTİMİ
ZİHİNSEL ENGELLİLER DESTEK EĞİTİMİ
ZİHİNSEL ENGELLİLER DESTEK EĞİTİM PROGRAMI Eğitim, önceden belirlenmiş amaçlara göre insanların davranışlarında belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkinliklerdir. Ayrıca Eğitim, bireylerin toplumun normlarını, standartlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. Bireyin yaşadığı toplum içinde değeri olan yetenek ve diğer davranış biçimleri geliştirdiği süreçlerin tamamı Eğitim aracılığıyla edinilir. tüm bireyler gibi zihinsel yetersizliği olan bireylerin de aynı aşamalardan geçmeleri söz konusudur. Ancak zihinsel yetersizliği olan bireylerin tüm bu aşamalarda yaşıtlarından daha farklı süreçlerden geçtiği bilinmektedir.
Özel Eğitime gereksinimi olan bireylerin Eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için ÖZEL olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş Eğitim Programları ve yöntemleri, bu bireylerin tüm gelişim alanlarındaki özellikleri ile akademik disiplin alanlarındaki yeterliliklerine dayalı olarak uygun ortamlarda sürdürülen Eğitim Özel Eğitimdir.
Özel Eğitim gerektiren birey, çeşitli nedenlerle, bireysel özellikleri ve Eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından beklenilen düzeyden anlamlı farklılık gösteren bireydir. Zihinsel Yetersizliği Olan Bireylerin Destek Eğitim Programı, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak faaliyet gösteren ÖZEL Özel Eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde destek Eğitime devam eden zihinsel yetersizliği olan bireylerin, verilen Özel Eğitim hizmetlerinden etkili ve en üst düzeyde yararlanmalarını sağlamayı amaçlamaktadır.
Program, ilkemizde zihinsel yetersizliği (ağır, orta, hafif düzeyde) olan bireylerin gelişim alanlarına ait özellikler dikkate alınarak hazırlanmıştır. Zihinsel yetersizliği olan bireylerin destek Eğitim Programının hazırlanmasında 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve görevleri Hakkında Kanun'un Ek 3. maddesi ile 24/07/2008 tarihli ve 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun'un 25. maddesi dayanak teşkil etmektedir. -
İŞİTME ENGELLİLER DESTEK EĞİTİMİ
İŞİTME ENGELLİLER DESTEK EĞİTİMİ
Kurumumuzda İşitme kaybı ve diğer nedenlerle konuşma problemi olan öğrencilerle alıcı ve ifade edici dil becerilerini geliştirmeye yönelik söyleneni anlama,
anlamsız-anlamlı sesler çıkarma, sözcük dağarcığını geliştirme, cümle kurma, artikülasyon çalışması gibi çalışmalar yapılmaktadır.
İşitme engelli çocukların eğitiminde eğitimin verildiği ortamın gerekli şekilde düzenlenmesi çocuğun eğitimden ne derecede yarar sağlayacağını önemli ölçüde etkilemektedir. Bu nedenle de kurumumuzda işitme engelli çocuklara; yalıtımın sağlandığı, uygun araç ve gereçlerin bulunduğu, velilerin yapılan çalışmaları izleyebilmeleri için oluşturulmuş kamera sistemlerinin bulunduğu bireysel ve grup odalarında eğitim verilmektedir.
A- İşitme Kaybı Derecesine Göre Çocuğun Özel Eğitim İhtiyacı
Eğitim ihtiyacı orta derecede işitme kaybı (26-40 dB) ile başlar. Çok hafif ve hafif derecede işitme kaybı olan çocuklara ev ve sınıf ortamlarında gerekli düzenlemeler yapılarak (sınıfta ön sırada oturma, duvarların ve yerlerin sesi geçirici özellikler taşıması, sesin yankılanmasını en az seviyeye getirme) rahat dinleme koşulları konusunda danışmanlık verilmelidir.
B- İşitme Kaybı Derecesine Göre Uygulanan Eğitim Programları
Çocukların işitme kaybı dereceleri arttıkça kullanılan iletişim modelleri ve eğitim teknikleri farklılık gösterir.
§ Orta derecede kaybı olan bir çocuk işittiğini anlama, kelime hazinesi ve lisan gelişimi, konuşma bozukluğu terapisi ve/veya okuma becerilerini destekleyici eğitim almalıdır. Okul öğretmeninin de programa dahil edilmesi gereklidir.
§ İleri ve çok ileri derecede işitme kaybı olan çocuk, tüm lisan alanlarında ve okul yaşantısında özel eğitim programlarına ihtiyaç duyar. İşitme cihazının erken dönemde kullanılmaya başlanması özellikle bu kayba sahip olan çocukların işiterek ve konuşarak (işitsel–sözel yöntem) normal lisan gelişimini yakalamayı amaçlayan programları takip etmeleri mümkün olmaktadır. Ancak, işitme kaybı 80-90 dB‘e yaklaştıkça işitsel-sözel yönteme işaret lisanı yönteminin de eklenmesi (total iletişim) gerekebilir.
C- İşitme Kayıplı Çocuğun Eğitim Değerlendirmesi
İşitme kaybının teşhisi kesinleştikten sonra çocuğunuz için uygun değerlendirme ve katılım programları hazırlanmalıdır. İşitme engelli çocuklar farklı işitme derecelerinden dolayı farklı programlara ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden farklı alanlardan uzmanlar bir araya gelerek program hazırlar.
• İşitme Engelliler Öğretmeni
• Özel Eğitim Uzmanı
• Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi
• Dil ve Konuşma Uzmanı
• Çocuk Odyoloğu
• Psikolog
Bu uzmanların değerlendirmesi 4 alanda odaklanır:
• Çocuğunuzun tüm gelişim alanları
• Çocuğunuzun dil becerileri ve iletişimsel davranışları
• Aile- Çocuk iletişimi ve etkileşimi
• Aile özellikleri
D- İşitme Kaybının Teşhisine Ailenin Verdiği Tepkiler
Çocuğunuzun işitme kaybı olduğunu öğrendiğiniz zaman karmaşık duygular yaşayabilirsiniz. Üzülebilir, korkabilir, suçluluk hissedebilir ya da en azından sadece işitme kaybı olduğu için daha rahat hissedebilirsiniz. Bu duyguları yaşamanız son derece normaldir. Bir çok anne ve baba, çocuğunun işitme engelli olmasından dolayı uzun süre üzüntü ve çaresizlik yaşar. Önemli olan, çocuğunuza ve size hizmet verebilecek olan uzmanların varlığından haberdar olmanız ve bir an önce bu uzmanlarla iletişim kurarak, çocuğunuzun eğitimi ve gelişimi için gereken desteği almak için harekete geçmenizdir.
Uzmanlar tarafından verilen erken eğitim, çocuğunuzun dinleme becerilerini geliştirecek, sizinle daha rahat iletişim kurmasını sağlayacaktır. Eğitimi süresince çocuğunuzda kaydedilecek gelişme, sizin de yaşadığınız olumsuz duyguları ve stresi azaltacaktır. Unutmamanız gereken nokta, uzmanların, çocuğunuz ve sizin için çalıştıklarıdır. Çocuğunuzun işitme engeline bağlı her türlü probleminizde size yardımcı olacak kişiler de yine bu uzmanlar olacaktır. Uzmanlar sizi dinleyecek, destek olacak ve çözüm yolları üreteceklerdir.
E- Anne-Baba ve Çocuk İletişimi
Çocuğunuz ile iletişim kurarken, bazen beklediğiniz tepkileri alamamanız normaldir. Çocuğunuzun bazı durumlarda size bakmaması, ses çıkarmaması ya da buna benzer tepkileri vermemesi beklenen bir durumdur. Önemli olan, bu durumların sizin çocuğunuzla olan iletişiminizi azaltmamasıdır. Çocuğunuz ilk dönemlerde, her ne kadar beklediğiniz tepkileri veremese de, sizinle iletişime açıktır. Çocuğunuzla iletişim kurmaktan vazgeçmeyin. Göz kontağı kurun, ona dokunun ve dikkatini kendinize yönlendirmeye çalışın. Çocuğunuz size bakarken ona gülümseyin, yanağına dokunun, onun ilgisini çekmeye çalışın. Yüzünüzle yapacağınız komik ifadeler onun ilgisini çekecek ve size tepki vermesini sağlayacaktır. Çocuğunuz ile iletişim kurmakta güçlük yaşarsanız, aşağıda maddeler halinde belirtilen şekillerde, çocuğunuzla iletişim kurmayı deneyin. Çocukların anne ve babalarıyla iletişime açık olduklarını unutmayın. Uygun şekilde yaklaştığınız zaman, çocuğunuz beklediğiniz şekilde sizinle iletişime geçmeye çalışacaktır:
• Çocuğun dikkatini çekmek için el ve ayaklarına dokunun, okşayın, gıdıklayın, hareket ettirin.
• Göz temasını kurana kadar bekleyip, ondan sonra tepki verin.
• Çocuğun yüzünü, annenin yüzünü görebileceği bir pozisyonda tutun.
• Çocuğun görsel alanı içinde ya da bebeğin ilgilendiği nesneye yönelik konuşun.
• Pozitif ve ilginç yüz ifadeleri yapın.
• Çocuğun ilgilenebileceği nesnelere dikkatini çekin.
• Uzun ve karmaşık cümleler yerine, kısa ve basit mesajlar içeren ifadeler kullanın.
• Bir nesneyi göstermeden önce ve gösterdikten sonra nesnenin adını ifade edin. Çocuğunuzla iletişim kurarken dikkat etmeniz gereken en önemli nokta; çocuğunuz size bakarken onunla konuşmanızdır. Çocuğunuz başka bir kişiye ya da nesneye bakarken onunla konuşmanız, çocuğunuzun dikkatini çekmeyebilir. Çocuğunuz size yönelene kadar bekleyin ve göz kontağı kurduktan sonra iletişime geçin. Bu çok etkili bir yöntemdir. Özellikle çocuğunuzun konuşmaya başladığı dönemlerde, belirli kelimeleri öğrenmesi için de oldukça faydalı olacaktır. Bu şekilde iletişim kurarken 3 temel adım izleyebilirsiniz:
• Çocuğunuzun göz hizasını takip edin,
• İletişime geçmeden önce çocuğunuzun size baktığından emin olun,
• Çocuğunuzun ilgili olduğu olay veya nesneye yönelik konuşarak tepki verin.
F- İşitme Kayıplı Çocuğun Bulunduğu Ortamın Düzenlenmesi
Çocuğunuzun içinde bulunduğu ortamda bazı özel düzenlemelerin yapılması, onun gelişimi için oldukça faydalı olacaktır. Bu sebeple öncelikle, çocuğunuzun bulunduğu ortamda, resimler, baskılar, posterler, kitaplar, çizimler, fotoğraflar gibi malzemeler olmalıdır. Çocuğunuza sağlayacağınız bu zengin çevre, onun oyun aracılığıyla çok daha rahat, hızlı ve kalıcı bir şekilde öğrenmesini sağlayacaktır.Çocuğunuzun etrafında bulunan yetişkinlerin onunla sık ve uygun şekilde iletişim kurması, çocuğunuzun onları örnek alarak benzer şekilde iletişim kurmaya çalışmasını sağlayacaktır.Unutmamalısınız ki, çocuklarınız gelişimleri süresince, çevrelerindeki yetişkinlerin davranışlarını kendilerine örnek alırlar. Sizler ne kadar uygun iletişim davranışları gösterirseniz, çocuğunuz da o derece uygun iletişim davranışları sergileyecektir.
G- İşitme Kayıplı Çocuğun Dinleme Becerisini Geliştirmek İçin Temel Kurallar
• Sesleri fark ettiğiniz anda onun da fark etmesini sağlayın.
• Gözlerinizi iyice açarak kulağınıza dokunun ve ‘‘Sesi duydun mu?'' sorusunu yöneltin.
• Ses ve ses kaynağını eşleştirin (örn: köpek ve hav hav sesi)
• Sese karşı herhangi bir tepki verdiğinde onu ödüllendirin.
• Çocuğunuz için eğlenceli olacak dinleme alışkanlıkları geliştirin.
H- İşitme Kaybı Olan Çocuğun Konuşma Gelişimini Desteklemek İçin Öneriler
1. Çocuğunuzun dikkatini çekmek için;
• Çocuğunuzun boy seviyesine inerek yüzünüze bakmasını, dudak hareketlerinizi ve mimiklerinizi takip etmenizi sağlayın.
• Normal bir ses tonu ile konuşun. Dudaklarınızı abartmayın.
• Sesiniz ve konuşma şekliniz eğlendirici olsun.
• Çocuğunuzun her zaman aktif katılımı sağlayın. Unutmayın ki lisan yaşanırken öğrenilir.
2. Anne ve babanın konuşmalarında uyması gerekli kurallar;
• Yaşadığınız an ve bulunduğunuz mekan hakkında konuşun.
• Çocuk merkezli konuşun, onun ilgisini çeken konuları saptayın.
• Basit ve kısa cümleler kullanın.
• Açık konuşun.
• Çocuğunuza yönelik konuşun.
• Her şeyin adını kullanın.
• Çocuğunuzun duygularını ve düşüncelerini tahmin ederek ona ifade edin.
• Çocuğunuzun yanıtlaması için fırsat verin.
• Anlaşılıncaya kadar mesajı tekrarlayın.
• Konuşurken kullanacağınız tek kelimeyi cümleye dönüştürün (cümle içinde kullanın).
3- Anne ve babanın işitme kayıplı çocuğu ile konuşurken dikkat etmesi gereken konular;
• Çocuğunuzu konuşması için cesaretlendirin, ona şans tanıyın. İyi bir dinleyici olmayı deneyin.
• Konuştuğu zaman ona karşılık verin.
• Söyleyemediği kelime ya da ifadeleri tamamlayın.
• Kelimeleri tekrarlayarak cümle içinde kullanın.
• Yeni kelimeler kullanarak kelime hazinesini geliştirin.
• Yanlış ifadeler kullandığında bunu tekrarlayarak düzeltin
I- İşitme Engelli Çocukların Eğitiminde Okul Seçimi
Bu çocuklar için okul seçimi yapılırken takvim yaşı ve konuşma ve lisan yaşı arasındaki farklılık göz önünde bulundurulur. Önemli olan çocuğun takvim yaşının okul çağı seviyesine gelmesi değil, lisan ve konuşma yaşının okul yaşantısını sürdürebilecek durumda olmasıdır. Bu nedenle, okul seçimi yapılırken çocuğun zihinsel, duygusal, lisan ve konuşma gelişimi değerlendirilir. Ayrıca, ailenin eğitime katılımı ve desteği de okul seçimini etkiler. Bu kriterlere uygun olan çocuklar, özel eğitim ve danışmanlık programlarında ve normal işiten çocukların eğitim aldıkları okullarda eğitim yaşantılarını sürdürebilirler.
ERKEN TANI ERKEN EĞİTİMİN ÖNEMİ
Doğduğu andan itibaren sesli bir varlık olan çocuk yaşama ilkel bir ses kapasitesi ile başlar. Daha sonra mırıltılar, agular ve çığlıklarla kendini ifade etmeye başlar, zamanla çevresinden duyduğu sesleri taklit eder. Çocuklar normal olarak yaşamlarının ikinci yarısına kadar anlamlı olarak konuşmaya başlamazlar. Çünkü dili etkin olarak öğrenmeden çok önce sözcükleri anlar. Ana dilin kazanılması çok erken bir yaşta ve çok kısa bir sürede tamamlanarak bebeklik dilinden yetişkin dili düzeyine ulaşmaktadır. Bu dönemin konuşma ile sonuçlanabilmesi için işitmenin olması gereklidir. O nedenle bebeklerin erken cihazlandırılması önemlidir.
İşitme engelli bebeklerde dil gelişiminin sağlanabilmesi için, duyan bebeklere davranıldığı gibi davranılmalıdır. Bebekle kurulacak iletişimde, bebekten gelecek tepkilere bağlı kalınmaması, dilin gelişimine yardımcı olacak uygun bir yöntem kullanılması gereklidir. Bu nedenle işitme engelli olduğundan şüphelenilen bebeklerin en kısa zamanda tanılanarak, uygun işitme cihazı ile donatılması ve bir eğitim kurumuna yönlendirilmesi uygun olacaktır.
İşitme engelli çocuğun işitme kaybının geç tanılanması, buna bağlı olarak geç cihazlandırılması işitme engelli çocuğun dil gelişimini de geciktirmektedir. Dil gelişimi geciken işitme engelli çocuk duygu ve düşüncelerini ifade etmede, kendisine anlatılanları algılamakta ve anlamlandırmada güçlük çekmektedir. Konuşmada işiten akranlarından geri olan işitme engelli çocuklar aynı sıkıntıyı ileri yaşlarda okuduklarını anlama konusunda da yaşamaktadırlar. İşitme engelli çocukların, işitme kaybı ve dile bağlı gelişimsel sınırlılıkların azaltılabilmesi için doğru yöntemle erken yaşta eğitime başlanması çok önemlidir.
İŞİTME YETERSİZLİĞİ OLAN ÇOCUKLARDA AİLELERİN YAPMASI VE YAPMAMASI GEREKEN DAVRANIŞLAR
Bir işitme engelli bireyin işitme cihaz yardımıyla kendi sesini duyması mutluluk verici bir olaydır. Çocuklar bu şekilde duyduğu sesleri taklit ederler.Eğer çocuklar cihaz kullanmayı bırakırlarsa ses çıkarma davranışı da azalacaktır. Bazı çocuklar cihazlarını takmak istemeyebilirler. Bunların başında bireyin küçük yaşta olması ve cihaza uyum sağlamaması yer alabilir. Daha sonraki yaşlarda çocuklar ‘’Kulağım ağrıyor,biraz kulağım dinlensin,çok ses geliyor rahatsız oluyorum.’’ gibi söylemlerle cihazını takmayabilirler. Aile çocuğuna işitme cihazını işitme duyusu gibi görmesini sağlamalı, çocuğuna cihaz takma bilinci kazandırmalıdır. Çocuğun işitme cihazını ailesine bir silah gibi kullandığı dönemlerde olmaktadır. Örneğin çocuğun istediği bir davranış yapılmadığında çocuk cihazını çıkarmakla ailesini tehdit etmektedir. Bazı aileler çocuk cihazını çıkarmaması için çocuğun davranışı pekiştirmektedir. Bu durum olumsuz pekiştirildiğinden çocuk her istediği davranış için bu durumu kullanabilir. Çocuğun bu davranışı sıklıkla artacaktır. Aile bu durumda çocuğuna taviz vermemeli, çocuğunu yaptığı davranışlara kulak asmamalıdır. Çocuk kaç kez olursa olsun cihazını çıkarması halinde aile sabırla çocuğuna cihazını taktırmalıdır. Aile işitme yetersizliği olan çocuğuna ayrıcalıklı davranışlarda bulunmamalıdır. Ev ya da başka bir yerde yapılan ayrıcalıklı davranışları diğer çocuklar tarafından hoş karşılanmayabilir. Bu durum hem anne ve babaya hem de işitme yetersizliği olan bireye karşı olumsuz bir tavır sergilemelerine, çocuğun aile içerisinde dışlanmasına neden olabilir. Bu yüzden aile çocukları arasında çatışma ortamı yaratmamalıdır. Kardeşlerin ‘’keşke benimde bir işitme cihazım olsaydı’’ gibi düşünmesine zemin hazırlamamalıdır. Anne ve baba işitme yetersizliği olan çocuğunun üzerinde disiplin kurmalıdır. Çocuk ailesini değil, aile çocuğu yönlendirmelidir. Örneğin ev içerisinde çalışma saatleri çocuğun istediği zamanlara göre ayarlanmamalıdır.Çünkü çocuk sürekli ders çalışmama istediğinde bulunacaktır. Eğer aile çocuk üzerinde otorite kuramazsa bu durum eğitimine olumsuz bir şekilde yansıyacaktır. Bu durum biz eğitimcilerin istemediği bir durumdur. Ailenin tüm ilgisini işitme yetersizliği olan bireyler üzerinde toplaması kaçınılması gereken bir durumdur. Unutmamak gerekir ki tüm aile bireylerinin birbirlerinin ilgisine, sevgisine ihtiyaçları vardır. Genellikle anneler işitme yetersizliği çocuklarına daha fazla ilgi vermeye gönüllü olmaktadır. Bu durum annenin diğer aile bireylerini özellikle eşini ihmal etmesine neden olmaktadır. Aile içerisinde bu durumun yaşanması iletişim kopukluğuna neden olabilir. Bu nedenle anne diğer aile bireylerine de aynı şekilde davranması ve zaman ayırması gerekmektedir. Aile ve yakın çevre işitme yetersizliği olan bireye normal bir bireymiş gibi davranarak iletişim kurmaları ve bu şekilde çocuğun sosyal yaşama uyumunu sağlamalıdır. Aile kararlı tutumunu akrabalarına ve yakın çevresine aktarmalı , onların çocukla doğal ve abartısız bir iletişim içine girmeleri gerektiğini anlatmalıdır. Aile bireylerinin ev içerisinde çocuk ile etkinlikler ve çalışmalar yapmalıdırlar. Örneğin beraber yemek yapılabilir, çamaşır asılabilir, hayali oyunlar oynanabilir. Bu çalışmalar çocuğun yakın çevresini tanımasını sağlayacaktır.Ama bazı aileler tüm çalışmalarını ev içerinde yapmaktadır. Çocukların sosyal çevre ile de iletişim haline girmelidir. Örneğin parkta yaşıtları ile oynamalıdır,her hangi bir yere çevre gezisi yapılmalıdır. Aile çocuğun sosyal yaşamını kısıtlamak yerine zenginleştirmelidir. Aile çocuğun işitme cihazının çalışıp çalışmadığını kontrol etmelidir. Aile pillerin takibine dikkat etmelidir. Aile kulak kalıplarının ve hoperlörlerin bozuk ve kirli olmamasına, kordonların sağlam ve kırılmamasına özen göstermelidir. Aile çocuğun işitme cihazını uzman odyologun ayarladığı şeklide korumalıdır. Dikkat edilmediği zaman çocuğun cihazından yarar sağlaması söz konusu değildir
-
YGB & DOWN SENDROMU
YGB & DOWN SENDROMU
YAYGIN GELİŞİMSEL BOZUKLUKLAR DESTEK EĞİTİM PROGRAMI Yaygın gelişimsel bozukluklar; erken çocukluk döneminde başlayan sosyal beceri, dil gelişimi ve davranış alanında uygun gelişmeme veya kaybın olduğu bir grup psikiyatrik bozukluktur. Genel olarak bu bozukluklar gelişimin bir çok alanını etkilerler ve süreğen işlev bozukluklarına yol açarlar. Bu bozuklukların en iyi bilineni otistik bozukluk (infantil otizm olarak da bilinir) olup; karşılıklı sosyal etkileşimde, sözel iletişimde bozukluklar ve basmakalıp stereotipik davranış örüntüsü ile karakterizedir. İnfantil otizm kavramını ilk kez Leo Kanner tarafından 1943 yılında tıp literatürüne kazandırılmış ve 1980'e kadar bu terim kullanılmıştır. 1980 öncesinde Amerikan Psikiyatri Birliğinin sınıflandırmasında yaygın gelişimsel bozukluklar çocukluk şizofrenisinin bir alt tipi olarak sınıflandırılmaktaydı. Amerikan Psikiyatri Birliği, 1994 yılında yaygın gelişimsel bozuklukları 5 bozukluktan oluşan bir grup olarak sınıflandırmıştır.
Bunlar:
1.Otizm(Otistik Bozukluk )
2.Rett Bozukluğu
3.Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu
4.Asperger Bozukluğu
5.Başka türlü adlandırılmayan yaygın gelişimsel bozukluk
OTİZMİN BELİRTİLERİ
Eğer çocuğunuz:
- Başkalarıyla göz teması kurmuyorsa,
- İsmini söylediğinizde bakmıyorsa,
- Söyleneni işitmiyor gibi davranıyorsa,
- Parmağıyla istediği şeyi göstermiyorsa,
- Oyuncaklarla oynamayı bilmiyorsa,
- Akranlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermiyorsa,
- Bazı sözleri tekrar tekrar ve ilişkisiz ortamlarda söylüyorsa,
- Konuşmada akranlarının gerisinde kalmışsa,
- Sallanmak, çırpınmak gibi garip hareketleri varsa,
- Aşırı hareketli, hep kendi bildiğince davranıyorsa,
- Gözleri bir şeye takılıp kalıyorsa,
- Bazı eşyaları döndürmek, sıraya dizmek gibi sıra dışı hareketler yapıyorsa,
- Günlük yaşamındaki düzen değişikliklerine aşırı tepki veriyorsa,
otizm açısından değerlendirme yapmak gerekir. Down Sendromu Down sendromu, genetik bir farklılık sonucunda insanda 21. kromozom çiftinde bir fazla kromozomun bulunması sonucunda ortaya çıkar. Vücutta fonksiyonel ve yapısal değişiklikler gözlemlenir. Bu kişiler zihinsel kavramada eksiklik, kendine has yüz görünümü ve öğrenme güçlüğü ile karakterize edilir. İnsanlarda bulunan hücreler genlerden meydana gelmiştir. İnsanın taşıdığı fiziksel özellikler, kişilik yapısı genlerde yer alır. Genler ise kromozomlarla birbirine bağlıdır. Kromozomlar çiftler halinde kümelenmiş olup, 23 çift kromozom bulunmaktadır. Yani toplam 46 kromozom olmalıdır. Down sendromlu kişilerde bu sayı 47 tanedir. Buradan anlaşılacağı gibi hatalıktan ziyade, sadece genetik farklılıktan oluşan bir durum söz konusudur. Buna 800-1000 doğumda bir rastlanmaktadır. Annenin yaşının büyük olması en büyük etkenlerden biridir. Hamilelik sırasında ya da doğumda tanımlanabilen bir durumdur. Çocuklarda hafif veya orta şiddette zeka geriliği bulunabilir.
Down sendromunun fiziksel belirtileri nelerdir? Kendine özel tipik yüz görünümü ile belirgindir. Bu insanlar normal kromozom sayısına sahip olsalar da görülen bir durum olsa da, diğer belirtiler rahatsızlığı tespit etmeye yardımcı olacaktır. El ayasında normalde çift olması gereken avuç içi çizgisi tektir. Epikantik katlanma nedeniyle badem şeklinde göz yapısının olması. Palebral yarık olması. Bu çocuklarda boy daha kısadır. Basık kemerli burun yapısı görülür. Karın yapısı gevşek ve bombelidir. Elin beşinci parmağında esneklik, dirsekte yüksek döngü olması. Düşük kas tonusu olması nedeniyle, bebeklerin başlarını tutamaması, yürüme zorlukları çekilmesi. Ayak baş parmağı ve yanındaki parmak arasında büyük boşluk olması. Sarkık dil yapısı olması halinde down sendromu düşünülmelidir. Bu belirtilerin hepsi bir arada olması gerekmemektedir. Fiziksel farklılıkların çoğu sağlık sorununa neden olmamakla birlikte, rahatsızlığın teşhisinde rol oynarlar. Uygulanacak tedavilerle fiziksel aktivitelerin rahat yapılması sağlanabilir.
-
DİL VE KONUŞMA EĞİTİMİ
DİL VE KONUŞMA EĞİTİMİ
Çocuklardaki dil ve konuşma problemleri Hayatın ilk günlerinde seslendirme, ağlama şeklindedir. Bu nedenle ağlama bir iletişim aracı niteliğindedir. Yedi haftalıktan küçük çocuklarda açlık ağlamak için en önemli nedenlerden biriyken, gürültü ve ışık ikinci dereceden önemli nedenler arasından sayılabilir. Çocuk ağlamanın ilgi toplamak için bir yöntem olduğunu öğrenir. Daha ileri aylarda bebek aç, yorgun olduğu, korktuğu, ya da yapmakta olduğu faaliyet kesildiği zaman ağlar. İkinci ayın sonundan itibaren ilk zamanlara oranla daha az ağlamaya rastlanırken, farklı sesler çıkarmaya başlarlar. Bu ilkel seslerin çevresel etkilerden ve işitme algısından bağımsız olarak meydana geldiği görülür. Beş ve altıncı aylarda, iletişim tek heceli anlamsız sözcüklere dönüşür. Çocuk artık seslendirmelerini dikkat çekmek, isteklerini açığa vurmak ya da karşı olduğunu belirtmek üzere kullanmaya başlar. Yani, bu ilkel dilini hem kendini ifade etmek, hem de diğerlerinin davranışını değiştirmek amacıyla kullanır. Daha sonra ilk sözcükler dökülmeye başlar genellikle ilk sözcükler 10 ve 15 ay arası ortaya çıkar. Bebeğin mırıldanırken sık sık "anne" ve "baba" sözcüklerini kullandığını gözlemleriz. Bunu doğal ortamda, bir kişiyi ya da bir nesneyi isimlendirerek yaptığında daha da emin oluruz. Dil ve konuşma problemleri ne tipte olabilir? Dil ve konuşma problemleri pek çok değişik biçimde ortaya çıkar ve çocuklar, bir ya da birkaç problemi eşzamanlı yaşayabilirler. Örneğin; hangi nedenle olursa olsun, gecikmiş problemi olan bir çocukta, aynı zamanda artikülasyon sorunu da kendini gösterecektir. Çocuklarda en sık görülen dil ve konuşma problemleri şöyledir. · Dili anlamaya ilişkin problemler · Dili ifade etmeye ilişkin problemler · Uygun iletişim kurabilme yeteneğinde ilişkin problemler (edimbilim) · Nörojenik kökenli problemler (yapısal) · Artikülasyon / Fonolojik problem · Akıcılık problemi · Ses bozukluğu. Aile ne zaman yardım istemelidir? Ailenin ne zaman yardım isteyeceği konusunda belirgin bir kural yoktur. Aile eğer endişeleniyorsa doktoruyla konuşması gerekecektir. Endişe nedeni şunlar olabilir: · Çocuğunuz seslere tepki vermiyorsa. · Siz ve ailenin diğer üyeleri, çocuğunuzun ne söylediğini anlamıyorsanız. · Ailenin öyküsünde, bir dil ve konuşma gecikmesi varsa. · Çocuğunuzun dil gelişiminin ve konuşmasının, aynı yaştaki çocuklara göre belirgin olarak geride olduğunu düşünüyorsanız. Gecikmiş konuşmanın nedenleri nelerdir? Gecikmiş konuşmaya; disartri, serebral palsy ve diğer nörojenik bozukluklar gibi nörolojik Down sendromu gibi genetik bir problem neden olabilir. Bilinen bir nedene bağlı olmayan gecikmiş konuşma, artikülasyon ya da akıcılık problemleri de olabilmektedir. Bunların yanında, işitme problemleri de gecikmiş konuşmaya neden olabilmektedir. Birçok çocuk, orta kulak iltihabına ilişkin sorunlar yaşayabilir. Ayrıca, çocuğunuz sürekli orta kulak enfeksiyonu çekiyorsa, duymasında ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu da, konuşma çabasını olumsuz yönde etkileyecektir. Bu türden belirtilerin olması durumunda, öncelikle bir pediatristin çocuğu görmesi ve gerekirse KBB ve odyoloji muayenesi yapılmalıdır. Çocuğun konuşmaya başlaması nelere bağlı? Bir çocuğun konuşmaya başlaması pek çok etkene bağlıdır. Bunlardan en önemlileri alt yapıya ait faktörler yani genetik belirleyiciler, her açıdan fiziksel sağlık, gelişim, vb.dir. Diğer yandan aile ve çevresel şartlar yani annenin sağlığı, anne-çocuk ilişkisinin durumu, anne-baba ilişkisi ve çocuğa karşı tavır-tutumlar, gibi faktörlerdir. Bunlardan bazılarında meydana gelebilecek aksamalar dil gelişimini olumsuz etkileyebilir. Çocuğun konuşma gelişimini hızlandırmak için neler yapılmalı? · Çocuğa sevgi ve huzur dolu bir aile ortamı hazırlayın ve ona sevildiğini hissettirin · Çocuğun bedensel ihtiyaçlarına (yemek, uyku, koruma vb.) cevap verin. · Çocuk ile yaşı ne olursa olsun sık sık konuşmaya çalışın. · Yaşına uygun şekilde onun ile oyun oynayın. · Dengeli ve çeşitli beslenmesini sağlayın. · Kendi haline kalmasına izin verin. · Mümkün olduğunca yaşıtlarıyla oyun oynamasını sağlayın. · Çocuğun başka insanlarla da iletişim kurmasını sağlayın. · Çocuğunuza hikâye, masal anlatın, ninni söyleyin. · Size gönderdiği konuşma ve ses mesajlarına cevap verin. · Bir nesneyi eline aldığında, onunla ilgili bir şeyler anlatın. · Televizyon karşısında çok uzun süre karmasını engelleyin (0–4 yaş) · Onunla konuşurken ses tonunu iyi ayarlayın. · İşaretle anlattığı isteklerini onunla konuşarak yönlendirin, isteklerini anlatmasını sağlayın · Fikirlerine değer verin, onunla sık sık dertleşin (yaşına uygun olarak) · Kendine güvenini artırın. · Sık sık sosyal ortamlarda bulunmasını sağlayın. · Kalabalık içinde onun konuşmasını teşvik edin. · Yaşına uygun PROFESYONEL bir eğitim almasını sağlayın. · Gün içinde belli bir zaman ayırarak onunla resimler üzerinde bol bol konuşun. · Yaşına uygun olarak hikâye, masal anlatmasını isteyin. · Konuşma zorlukları gördüğünüzde, onun dikkatini konuşmada zorlandığı noktalara çekmeyin.